• Haberler
  • Gündem
  • Olay Mumcu röportajı(3): Org.Güreş 'Koruyun' derken Vali'nin Mumcu'dan haberi bile yok

Olay Mumcu röportajı(3): Org.Güreş 'Koruyun' derken Vali'nin Mumcu'dan haberi bile yok

Uğur Mumcu 24 Ocak 1993'te bombalı suikast sonucu hayatını kaybetti. 28 yıldır cinayetin üzerindeki örtü aralanamazken dikkatlerden kaçan Av. Ceyhan Mumcu röportajını 15 yıl aradan sonra ilk kez Akajans yayımlıyor.

KEMAL ERDOĞAN

(AKAJANS) - Araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu 24 Ocak 1993’te bombalı suikast sonucu hayatını kaybetti. Aradan geçen 28 yıla rağmen cinayetin üzerindeki örtü aralanamadı.

Cinayetle alakalı en çarpıcı bilgileri Uğur Mumcu’nun avukat ağabeyi Ceyhan Mumcu verdi. Ceyhan Mumcu Haberbank.com’da 11 Eylül 2006’da yayımlanan özel röportajda dikkat çekici açıklamalar yaptı.

Dikkatlerden kaçan Av. Ceyhan Mumcu röportajını 15 yıl aradan sonra ilk kez Akajans yayımlıyor.

Röportajın üçüncü bölümü:


Uğur Mumcu’nun kardeşinin kanı, cesedi üzerinden prim devşirmeye çalışanlar olduğunu düşünüp düşünmediğinin sorulması üzerine Ceyhan Mumcu şu değerlendirmeyi yaptı:

“Öyle bile olsa benim acımı paylaşıyor. Uğur Mumcu cinayeti çözülsün diye her kesimden insan çaba gösterdi. İmza kampanyası düzenlendi, 6 milyon imza atıldı. Sonunda uzun dönemde bu işe katılanlar bile sonunda ‘Bana ne oluyor’ diye bir bakıyor. Ben bu konuda çok acı da çektim.”

Olay Mumcu röportajı(3): Org.Güreş ‘Koruyun’ derken Vali'nin Mumcu’dan haberi bile yok

‘İstihbarattan istihbarat alan’ vatandaş ‘Türkiye kan gölüne dönecek’ diyor

Röportajda Ceyhan Mumcu’ya “İstihbaratla yakın ilişkisi olan biri geldi ve Türkiye’yi kana bulayacaklar. MOSSAD yapacak” sözleri hatırlatılarak, “Başka ne mesajlar verdi size? Kamuoyuyla paylaşmadığınız mesajlar ne?” sorusu yöneltildi. Mumcu soruyu şöyle cevapladı:

“Siz de dahil olmak üzere başka ulusalcı aydınları öldürecekler. Çarşamba Danıştay olayı gerçekleşti. Bu istihbarat bana pazartesi günü geldi. Yeniçağ ve Aydınlık gazetelerinde yazdığını söyledi. Ben de onun üzerine salı günü Yeniçağ ve Aydınlık gazetesiyle temas kurdum, kimliği tasdik ettim. Doğrudur bana gelen sahte bir ad ya da kod kullanmıyor doğrudur.
 

Bendeki ismi açıklamak istiyorum ama cenazenin bitiminden sonra ben büroya döner dönmez bir daha beni aradı. ‘Gördün mü olayları ben haksız mı çıktım’ dedi.

Peki dedim ‘Basına senin ismini açıklayabilir miyim? Madem ki bunu iddia ediyorsun, samimisin senin ismini vereyim’ dedim. ‘Benim ismimi verirsen bana verilen istihbarat kesilir’ dedi. Telefonunu istedim ‘telefonum yok benim’ dedi.


‘Ben istihbaratçı değilim ama istihbaratçı dostlarım var’ diyor. Kendisi istemediği için adını açıklamıyorum. Bir ara MİT Müsteşarı’ndan da bahsetti bana, ama ‘Bu söylediğim, onun mesajı değil dedi bir başka güvenilir istihbaratçının’ dedi. Biraz ilerledi konuşmamız, ‘MİT Müsteşarı Emre Taner siyasal bilgiler birinci sınıftan arkadaşımdı’ dedi. Kendisi istihbarat görevlisi değil de istihbarattan istihbarat alan bir vatandaş. Ulusalcı istihbaratçılarla teması olan birisi. ‘CIA diye bir örgüt yoktur. Çünkü Amerika’yı da Yahudiler idare ediyor’ dedi. Yani öteden beri düşünürüm Yahudileri çok mu abartıyorlar diye düşünürüm. Biraz da rahatsız olurum hukukçu olduğum için. Dünyada ne olumsuzluk varsa bunları Yahudiler yapıyor."

 

“Başbakan’ın saldırıdan hemen sonra Cumhuriyet gazetesine gitmesi lazımdı”
 

“Şu anda Ceyhan Mumcu Başbakanlık koltuğunda oturuyor olsaydı ne yapardı?”

Mumcu’nun bu soruya cevabı da şöyle oldu:

“Saldırıdan hemen sonra Cumhuriyet Gazetesi’ne giderdim. Muhalif gazete olsa bile bu ülke bir gazeteye yapılmış bir saldırı bana yapılmıştır. Hemen gerekenin yapılmasını sağlardım. Bu talimatı millet huzurunda veriyorum derdim. Kameraya yakalanmış, eşkali belirlenmiş kiyiyi emniyet müdürü derhal bulmalıdır derdim. Suikastten hemen sonra TRT’ye talimat vererek program akışını değiştirmelerini talimat verirdim. ‘Matemsel bir yayın yapın, programı canlı verin’ derdim.
Cenazeye katılırdım. Bu bir devlet törenidir. Başbakan’ın orada korunma imkanı vardır. Bu ulusal bir şeydir İçişleri Bakanı’na “Hemen seyahati kesip bulunduğun yerden olaya müdahale ediyorsun. Meclise yetişiyorsun. Bir açıklama yapıyorsun” derdim. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek’e cenazenin bütün şeylerini üslendirirdim. Olayla ilgili gerekeni yapmayanlar soruşturmaya alınırdı.

Ben laik cephedeyim. Başbakan mesaj verirdi bu hareketiyle ‘Cepheleşmeye hayır’ diye… Topluma mesaj, medyaya mesaj, hukuk kurallarıyla, din kurallarıyla ortak bir şekilde verelim. Bu insanları kaynaştırabilir. Bu da inandığın dine bir katkıda bulunur. Cinayetle ilgili ayetler de var. Cebinde Kur’an olan Danıştay üyesine saldırmakla haksızlık etmiş olmuyor musun? Bu din istismarı da değildir. Ayrıca ifade edeyim; Uğur Mumcunun dini istismar eden hiçbir yazısı bulunmadı.

Bir de “Gerginlik olmasın yoksa borsa kötü etkilenir” diyen İTO Başkanı’nı (Murat Yalçıntaş) kınardım. Cenaze varken dükkanın kepengini kapatmamak Türk geleneğine aykırıdır.”
 

“30 bin zengin, rahat etsin diye susacak mıyız”

Gerçekleştirilen usulsüz işlemler nedeniyle 1999'da TMSF'ye devredilen Egebank'ın sahibi Yahya Murat Demirel ile benzer bir konuda görüşmesi olduğunun hatırlatılması üzerine Mumcu, bu temasın detaylarını şöyle paylaştı:

“Baykal bir gün sinirli sinirli konuşuyormuş. Adamın birinin ‘Kötü siyasetçi borsayı mahvediyor’ demesinden yakınmış. Meğerse o adam Citibank’ın genel müdürüymüş. Havaalanında tesadüfen karşılaştık, ‘Siz telaşlanacaksınız diye, muhalefet dediğini yapmayacak mı, özgür olmayacak mı, telaşlanırsanız telaşlanın!’ dedim. Adam dedi ki ‘Borsada Ayşe, Fatma telaşlanıyor… Ayşe teyze parasını nasıl değerlendirsin, dolar mı alsın… Bilmem ne?’ O numaralarınızı biliyoruz ama dedim; o zavallı Ayşe teyze çoktan batar gider dedim. Bu manipülasyonların kaynağı büyük tekellerdir. ‘Siz borsa manipülasyonlarıyla Türkiye’yi idare etmeye çalışıyorsunuz. Bizi aptal yerine koymayın’ dedim. Ondan sonra da beni borsadan anlamamakla suçladılar. O zamanlar Murat Demirel de dertliydi. Kendisine telefon açtım. Murat’ın yeni tahliye olduğu zamanlar… ‘Bana söylesene, 100 bin dolar ve üstünde mevduatı olan kaç yurttaş var Türkiye’de’ dedim. “Toplam 30 bin kişidir.” dedi. Şimdi dedim 30 bin kişi rahat rahat yaşasın, gezsin diye konuşmayacak mıyız, susacak mıyız! Niye dedim o zaman Kemal Derviş kafa tutuyor! Telaşlananlar, İstanbul’daki 30 bin borsa spekülatörü. Şimdi ne kadar Anadolu’nun derdinden uzak, İstanbul Ticaret Odası!.... Bir de manevi değerleri savunarak oraya oturmuş. Bir yüksek yargı organı basılmış, ülkeye kaosa sürükleniyor, ‘Efendim büyütmeyelim, borsa etkileniyor’ diyebiliyor. Olacak şey değil! Bunu şiddetle kınıyorum. Demokrasi olacak ki, özgürlük olacak ki, yargıç kararını özgürce verecek ki, o da borsacılık yapsın, özgür bir vatanda para kazansın. Onun için o Ticaret Odası Başkanı’na, suikastı gerçekleştiren kadar tepki gösteriyorum.”
 

“Sabancı önemsemedi ve terör geldi bu aileyi de vurdu”

“Bu zihniyet yüzünden birtakım insanlar yitip gidiyor. Ben bir gün televizyonda konuşuyordum, Sakıp Sabancı’ya seslendim. ‘Hiç oralı olmuyorsunuz. Bir gün bu adalet, bu istikrar size de lazım olur, bizi sahiplenmediniz. Uğur Mumcu öldüyse bize ne dediniz? Terör geldi, Sabancı ailesinin kapısını vurdu (Özdemir Sabancı suikasti). Geldi ve Vehbi Koç’un da mezarına girdi (Mezardan cenazenin çalınması). Bütün bunlardan sizler sorumlusunuz. Olanlar başka ülkenin vatandaşlarına olurmuş gibi sizin gündeminize olmadı. Duyarsızlıklar gösterdiler. Koç, Sabancılar gibi yapmadı. ‘Ben Uğur Mumcu’nun çocuklarını okutmaya hazırım’ dedi. (Güldal Mumcu, bu teklifi hemen reddetti.) Ama Sabancılar ise ‘Bugün herkes cenazeye gitti bizim de kazancımız olmadı’ diye hayıflandı. Bizden kopuk, ne kadar yabancı sermayelerin, yabancı ülkelerin iş adamı halini almışlar. Bu kadroyla Türkiye kurtarılamaz işte. Kemal Derviş’i musallat ettiler. Bana zarar, memura zarar, esnafa, çiftçiye… Hepsine zarar verdiler. Ne için dolar, faiz, tahvil, para üçkağıt üstüne olan, genelinde üretim olup olmadığı çok kuşkulu olan kesimi oluşturuyor. Onların siyasi kadrosunu oluşturdular. Ve bugün Türkiye bunları çok acı yaşıyor. Bunların zararları çok büyük olacak.”
 

“MİT: Vuralhan ekibi öldürmedi”

Uğur Mumcu suikastıyla ilgili hala cevap bekleyen birçok soru olduğunu dile getiren Ceyhan Mumcu, röportajın sonunda şu değerlendirmeyi yaptı:


“Uğur Mumcu’nun, yaptığı araştırmaların yabancı örgütlere kadar uzanmasının sebebi, elinde bazı deliller vardı. Bakın; bildiniz gibi bir avukatım ve Ankara Barosu Diplin Kurulu’na savunmamı yazdım. Disipline verilmemin sebebi de, bir avukat meslektaşımı eleştirmemdir. Ben bir yerde bir Ercan Vuralhan (Özal döneminin zırhlı araç yolsuzluğuyla suçlanan Milli Savunma Bakanı) zırhlı araç dosyasını gündeme getirmişim. Uğur da onu yazıyor. Türkiye’nin her yerinde yayınlandığı için, bir avukat çıkıyor eski CHP’li… O zaman tutuyor Anavatan’a da geçiyor. Milli Savunma Bakanı’nın vekili(avukatı) oluyor. Başbakan’ın (Özal) vekâletini(avukatlığını) alıyor. Hâkimlere diyor ki ‘Uğur’u mahkum ettirin, biz de sizi Yargıtay’a seçelim.’ Yani yargıya bir müdahale söz konusu…. Ben bunu gündeme getirdiğim için disipline verildim. Bakın, o avukat, dava dosyasında ne yazmış; ‘Uğur Mumcu bu yazdıklarıyla kendi ipini çekti.’ Bu hukuk mudur? ‘Uğur Mumcu bu mahkemeden yakasını kurtarsa bile cezasını mutlaka çekecektir.' Kendi imzasıyla bunu yazmış. Ondan sonra da eski MİT mensubu Mehmet Eymür açıklama yapıyor. Diyor ki ‘Vuralhan hadisesinden sonra Uğur Mumcu’yu öldürmek istediler. Katil sipariş ettiler, biz bunu önledik.’ Sen demiyor musun kardeşim ‘Bu Uğur Mumcu cezasını çekecek, ipini çektim.’ Mafyadan yakasını kurtarıyor, ondan sonra da öldürülüyor. Fakat MİT diyor ki ‘Onlar öldüremedi.’ MİT, ‘Vuralhan ekibi öldürmedi’ diyor. Bizim MİT’miz koruyor; millidir.”


“Vali ‘Şehrimde Mumcu gibi bir gazeteci yaşadığını suikastla öğrendim’ derse…”


“Daha sonra Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Ersönmez Yarbay’ın Başkanı olduğu TBMM Uğur Mumcu Cinayeti’ni Araştırma Komisyonu’na bir yazı yazdı. ‘Biz Mumcu’ya suikast hazırlığını önceden öğrendik. Korunması için Ankara Valiliği’ne bilgi verdik.’ Suikast olur olmaz evine geldim. Başsağlığı diledikten sonra Vali’ye neden Mumcu’nun korunmadığını sordum, abuk sabuk cevaplar verdi. Vali (Erdoğan Şahinoğlu) de yalan diyor ‘Bana Genelkurmay Başkanı bir şey demedi’ diyor. Hangisi doğru söylüyor, diye bir gazeteci gözüyle baktım, ’Şehrimde Uğur Mumcu gibi bir gazeteci yaşadığını suikastla öğrendim” diyor. Bu Mecliste milletvekillerinin tepkisine yol açıyor. Yani Cumhuriyet yazarı vs., Uğur Mumcu bu!... Sen valisin yahu! Nasıl ‘Tanımıyorum’ diyebilirsin! Buradan Danıştay olayına geliyorum. Ha Mumcu, ha Danıştay olayı, ikisi de birbirinin benzeri skandallara sahne oluyor. Genelkurmay Başkanı söylüyor. ‘Koruma verin’ diyor. Vali, ‘Uğur Mumcu kendi istesin’ diyor. ‘Efendim çağrılı korumaya aldık’ filan.. Kalkıp ‘Ben öldüm, tabut al gel’ veya ‘Katiller merdivenden çıkıyor, yetişin!’ mi diyecek! Böyle şey olur mu!

19 Mayıs’ta Başbakanımız diyor ki ‘Milli gelirde 10 bin doların üzerine bir çıkalım, istihdamda çağ atlayacağız.’ Genç diyor ki ‘ben bir terör örgütüne gireyim. Ben harcandım zaten. Hem ünlü olurum’ diyor. O psikoloji var. Avukatlara da fazla iş çıkmayınca adam telefonunu, faksını ödeyemiyor. ‘Gel kardeşim sen bu işi yap’ diyorlar. Çaresizlikten yapıyor. Nasıl olsa Türkiye’de geri dönüş yasası var. Yakalanma riskini göze alıyor. 5. kata çıkıyor. Öldürülebilirdi de. Şu ana da öldürülebilir ama onun da can güvenliğinin sağlanması lazım. Konuşmadan da susturabilirler.”

(BİTTİ)
 

Bakmadan Geçme

Akajans - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!
WhatsApp İhbar Hattı
0546 560 34 80
ÇEKİN, GÖNDERİN, YAYINLAYALIM!