İngiliz aklını deşifre eden Misyoner İstihbaratçılar raflarda
İngiliz arşivlerinden çıkan gizli belgeler, 19. yüzyılda misyonerlik kisvesi altında Osmanlı topraklarında yürütülen istihbarat operasyonlarının boyutlarını ilk kez bu kadar açık biçimde gözler önüne seriyor.
Osmanlı topraklarında 19. yüzyılda “din, arkeoloji ve eğitim” kisvesi altında yürütülen İngiliz misyoner faaliyetlerini istihbarat boyutuyla ele alan “Misyoner İstihbaratçılar” yayımlandı. Dr. Berna Çaçan Ongun’un imzasını taşıyan eser, İngiliz arşivlerinde yapılan uzun soluklu araştırmaların sonucunda hazırlanan kapsamlı belge ve analizleri okura sunuyor.
Hayat Yayınları’nın “Deşifre X Kitaplar” serisinde okurla buluşan kitapta, Osmanlı coğrafyasının 19. yüzyılda İngiltere açısından “bir bilgi ve jeopolitik laboratuvar” hâline geldiğini ortaya koyuyor. Ongun, İngiliz misyonerlik ağının yalnızca din tebliğinden ibaret olmadığını; bu yapıların İngiltere’nin bölgesel çıkarları doğrultusunda bir istihbarat mekanizmasına dönüştüğünü vurguluyor.
Arşivlerden çıkan “sessiz operasyonlar”
Kitapta, özellikle rahip William Jowett’in 1815–1820 yılları arasındaki faaliyetleri mercek altına alınıyor. Ongun, Malta merkezli çalışan Jowett’in hazırladığı ayrıntılı kültürel, etnik ve coğrafi raporların İngiliz dış politikasında birinci dereceden başvuru kaynağı olarak kullanıldığını aktarıyor. Jowett’in İzmir, Ayvalık, Sakız Adası, Atina ve Mısır’daki temasları, İngiliz misyoner ağının bölgedeki yerel unsurlarla kurduğu ilişkilerin boyutunu gözler önüne seriyor.
Gazeteci Kamuran Akkuş’un yayın danışmanlığı ve editörlüğünde hazırlanan eser, arkeolojik kazılar, eğitim kurumları, matbaa faaliyetleri ve dini çalışmaların çoğu zaman kültürel etki ve istihbarat toplama amacıyla yürütüldüğünü belge ve raporlarla ortaya koyuyor. Malta’daki misyoner matbaasının Osmanlı topraklarında İngiliz etkisini genişletmek için bir “kültürel abluka” merkezi hâline geldiği aktarılıyor.
Bell ve Lawrence’in rolü yeniden tartışma konusu
Ongun’un kitabında yer verdiği isimlerden biri, İngiltere’nin ilk kadın istihbarat subayı olarak gösterilen ünlü seyyah Gertrude Bell. Bell’in 1909’da bölgedeki arkeolojik kazıları bahane ederek aşiret yapısı, siyasi ilişkiler ve güç dengeleri üzerine raporlar hazırladığı belirtiliyor. Bell’in yakın çalışma arkadaşı Thomas Edward Lawrence’ın (Arabistanlı Lawrence) 1910’lu yıllarda Osmanlı topraklarında petrol bölgelerini haritalandırdığı ve toplumsal yapıyı analiz ettiği de kitapta geniş yer buluyor.
Her iki isim de Irak Kralı Faysal ile kurdukları yakın ilişkilerle, İngiltere’nin Orta Doğu politikasına yön veren figürler olarak öne çıkıyor. Ongun, bu aktörlerin arkeoloji ve keşif yolculukları üzerinden yürütülen operasyonların modern Orta Doğu tarihinin şekillenmesindeki etkisini belgelere dayanarak tartışmaya açıyor.
Agatha Christie’den Ayvalık Akademisi’ne uzanan geniş bir saha
Eserde, ünlü polisiye yazarı Agatha Christie’nin Ur’daki arkeolojik kazılara katılarak dönemin istihbarat yapılarıyla dolaylı temas içinde olduğu da aktarılıyor. Ongun’a göre, İngiliz Arkeoloji Okulu ve Bell’in kurduğu bölgeler arası bağlantı mekanizmaları yalnızca akademik merkezler değil, aynı zamanda siyasi etkileşim alanlarıydı.
Kitapta ayrıca İzmir’deki Evanjelik Rum Okulu, Ayvalık Akademisi ve Sakız Adası’ndaki eğitim kurumlarının misyonerlik faaliyetlerinin merkezleri hâline getirildiği, bu okullar aracılığıyla Rum milliyetçiliğinin beslendiği ve İngiliz etkisinin bölgedeki elitler üzerinde artırıldığı ifade ediliyor.
“Kaleyi içten fethetme” stratejisi
Ongun’un değerlendirmelerine göre İngiltere, 19. yüzyılda Osmanlı’ya görünürde destek sunsa da, aynı dönemde misyonerler üzerinden toplumsal yapı, ekonomik potansiyel ve etnik yapıya ilişkin ayrıntılı veri toplayarak “kaleyi içten fethetme” stratejisini yürürlüğe koydu. Bu çerçevede Rum, Ermeni, Arap, Bulgar, Kürt ve Yahudi toplumları üzerine kapsamlı raporlar hazırlanmış; İngiliz politikaları bu raporlar doğrultusunda şekillendirilmiş.
Kitapta yer verilen ifadelerde, İngiltere’nin Doğu Akdeniz ve Suriye-Filistin hattındaki eğitim kurumları üzerinden Osmanlı aleyhine kamuoyu oluşturmaya çalıştığı ve yerel unsurları milliyetçilik fikriyle örgütlediği vurgulanıyor. Ongun’a göre, bu operasyonların temel amacı Osmanlı’nın zayıflatılması, bölgenin kültürel kodlarının dönüştürülmesi ve İngiliz nüfuz alanlarının genişletilmesiydi.
Osmanlı’nın arkeoloji ile karşılaştığı “batılı güç ilişkileri”
Ongun, Osmanlı arkeolojisinin “bağımlı bilgi üretimi” mirasına da dikkat çekiyor. Avrupa merkezli kazıların yalnızca bilimsel arayışlar olmadığını, aynı zamanda güç ve hâkimiyet ilişkilerinin yansıması olduğunu dile getiriyor.
Mısır’daki çalışmaların ayrıntılandırıldığı bölümde, misyonerlerin Nil Deltası’nda yürüttükleri faaliyetler, El-Ezher’i hedefleyen projeler ve Mehmet Ali Paşa dönemindeki siyasi dengelerin İngiliz stratejileriyle nasıl örtüştüğü inceleniyor.
Yazarın akademik birikimi esere yön veriyor
Erzurum doğumlu Dr. Berna Çaçan Ongun, İngiliz Protestan misyonerliği üzerine yaptığı doktora çalışması ve Balkan tarihi üzerine hazırladığı tezlerle akademik alanda uzmanlaşmış bir isim. Ongun, aynı zamanda çeşitli televizyon programlarında Osmanlı tarihi üzerine yaptığı değerlendirmelerle geniş kitlelere ulaşmış bir tarih araştırmacısı.
Tarih meraklıları için kapsamlı bir kaynak
Misyoner faaliyetlerini yalnızca bir inanç hareketi değil, bir istihbarat ve kültürel dönüşüm projesi olarak ele alan “Misyoner İstihbaratçılar”, İngiltere’nin Osmanlı üzerindeki operasyonlarını çok yönlü bir perspektifle inceleyerek tarih ve strateji meraklılarına yeni bir okuma alanı sunuyor. Kitap, Osmanlı’nın 19. yüzyıldaki kırılganlıklarını küresel güç dengeleri bağlamında yeniden tartışmaya açarak dönemin jeopolitik ilişkilerine ışık tutuyor.
Kitaptan başlıklar
İngiltere’nin Altın Çağı başlığı altında kitap, 19. yüzyılda İngiltere’nin Osmanlı üzerindeki ekonomik ve siyasi etkisini, Balta Limanı Antlaşması’nın sonuçlarını ve Tanzimat–Islahat sürecinin imparatorluğu nasıl yeniden şekillendirdiğini ele alıyor. Misyonerlerin bu dönemde yalnızca dini aktörler değil, İngiliz emperyal stratejisinin sahadaki en aktif unsurları olduğu vurgulanıyor. Şark Meselesi, Kürt politikaları ve 21. yüzyıldaki “10/40 penceresi” hedefi de bu bölümde yer alıyor.
W. Jowett’in Rolü, kitabın ikinci bölümünün merkezinde. Ongun, Jowett’in bölge toplumlarına nasıl sızdığını, kullandığı eğitim ve yerel dil stratejilerini, İncil çevirileri ve okullar aracılığıyla kurduğu etki ağını inceliyor. Lancaster eğitim sistemi, misyoner okullarının dönüştürücü gücü ve Doğu kiliseleri üzerinden yürütülen girişimler bu bölümün öne çıkan temaları.
Üçüncü bölümde ise Jowett’in 1815–1820 arasında Osmanlı topraklarında yürüttüğü operasyon ağının haritası çıkarılıyor. Malta’daki matbaa ve misyoner üssü üzerinden İzmir, Ayvalık, Sakız Adası ve Atina’ya uzanan geniş bir etki hattı anlatılıyor. İzmir’deki Evanjelik Rum Okulu, Ayvalık Akademisi ve Sakız Adası Rum okullarının misyoner faaliyetleri için nasıl merkezlere dönüştüğü belgelerle aktarılıyor.
Kitap ayrıca Mısır operasyonlarına özel bir yer ayırıyor: Mehmet Ali Paşa dönemi, Nil Deltası’ndaki İngiliz stratejileri ve El-Ezher’i hedefleyen misyoner girişimleri detaylandırılıyor. Jowett ile James Connor’un bölgedeki temasları, raporları ve İngiliz dış politikasına sağlanan istihbarat katkısı da bu bölümde yorumlanıyor.
-
berna çaçan ongun
-
misyoner istihbaratçılar
-
william jowett
-
ingiliz aklı
-
ingiltere
-
istihbarat
-
misyoner
-
kamuran akkuş
Bakmadan Geçme